biraz da benden

19 …

 Bugün ayın 19’u  ve bugün oğlumun okuluyla Çanakkale Şehitliğini ziyaret ettik.  19 ve 20 numaralı koltuklarda oturarak gittik… Çanakkale savaşının olduğu yıllar da 1915-1916…orada da var bi 19…

 Sabahtan beri gözümün içine bakan sayının ne olduğu bir türlü aklıma gelmiyordu…

9’u hatırlıyorum; bilgelik ve bütünlük) , 1 ; liderlik ve yaratıcılık demek…. O da tamam ama 19’da başka bir şey vardı sanki…  Facebook’ta bir arkadaşım 19 ile ilgili bir şey paylaşmıştı. Bende ona ayın 19’unda 19 numaralı koltukla şehitliğe gidiyor olduğumu yazdım. Cevap yazmış. 19 özel bir sayı, Türkiye cumhuriyetinin de doğum yılı da 19’du yanılmıyorsam.. ayrıca Saturn 9 drc (sanırım derece demek bu) geri hareketine bugün başladı yazmış. Hah evet o paylaşımdan da bir 9 gelmişti hatta ben o 9ların üstüne bu yorumu yazmıştım. 

Ama 19 dank etmedi bir türlü…

Ta ki az önce eve gelip sabahtan beri çalışmayan instagramımı düzeltip Elif’in canlı yayınını açana kadar…

Açtım ve Elif  bugün ayın 19’u diye anlatmaya başlayana dek… tabii ya! 19 ; ya şikayet edersin ya tekamül edersin !  

Üstelik oğlumun sayısı (doğum sayısı)  19!  Ondan sonra aklıma geldi 20’de  benim doğum sayım…

Koltuk numaralarını da sınıf öğretmenimiz değil okul yönetimi düzenlemiş. Yani tamamıyla tesadüf! (tabii ki tesadüf diye bir şey yok aslında) 

Şehitlikleri gezdik,abideye gittik,  simülasyon merkezinde,  odadan odaya gezip savaşın hikayesini bir yandan dinleyip diğer yandan gözyaşlarımı kenardan kenardan akıtırken kafamı yana bir çevirdim yanımdaki arkadaşımın da  gözleri ıslak… Hemen ona da bir peçete uzattım. 

Son odadaki yeniden! ülkenin 4 bir tarafına döşenen demir ağlarını, dünyaya açılan havayollarının başarısını! ülke ekonomimizin ne kadar! çok geliştiği ve ülkemizin ne kadar çok itibar kazandığı kısmındaki reklam bölümünde kendimizi dışarı atıp müze kısmında gezindik.

Savaş sırasında havada çarpışarak iç içe geçmiş mermileri göremedim bu sefer. Belki benim gözümden kaçtı ama göremedim. Çok değişmiş oralar. Galiba en son 13 sene önce falan gitmiştim. Bu sefer rehber gezdirdi bizim sınıfı… Ve o kadar güzel anlattı ki Derya Bey… Çocukların anlayabileceği şekilde örnekleyerek falan… Vatan sevgisini anne sevgisine benzeterek, hayatta ne yaparlarsa yapsınlar severek ve tutku ile yapmaları gerektiğinin altını çize çize… Bütün alanları çocukların söylediği marşlarla gezdik.

( O kadar çok Gündoğdu ve Alay marşını tekrar tekrar söylediler ki sanırım uykumda bile dinlemeye devam edeceğim)  Ve ne tuhaftır ki herkes aynı şarkıları biliyor. Hayır okulda öğrendikleri değil,  belli ki bir şekilde hepsi evde aynı youtuber arkadaşları veya aynı savaşçı dizilerini seyrediyorlar… Hepsi erik dalında oynayıp, arkasından yeşil uzaylı dansı  yapıp, bir de adını bilmediğim latin şarkıda kıvırtıyorlar:) Dans ederken ve şarkı söylerken ki halleri, itiraf etmeliyim ki çok tatlıydı.

Baştan aşağı çocuk enerjisiyle donanıp diğer yandan ataların diyarına yaptığımız yolcukta tam olarak ne olduğunu anlatamasam da bir şey vardı orada işleyen… Bir şekilde bir aktarım, bir şifalanma, belki bir çözümlenme… bilmiyorum ne olduğunu… Zamanla fark edeceğim umarım. (Malum ben kapıları geçtikten sonra algılıyorum)

 

Hani Çanakkale bir ruh’tur deniyor ya… Çok acayip bi his o..Orada ayrı bir şey var… Gidin görün hissedin..O ruh var oldukça dünyanın bu en güzel ülkesine biz  farkında olduğumuz müddetçe bir şey olmayacak.

 

 

 

 

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.